31 Mayıs 2016 Salı

sonsuz şiirler -2-

yalnız saatler
yalnız kelimler
yanlış bir duvar
sanırım bu hata benim kanımda var

ki sen siyah kutunun içinde,
beyaz bir bıyık
ve tel tel olmuş bir
bıyık
ve solmuş bir ten gözlerinde
gözlerin ki o tenin en derininde

biri sıcak biri soğuk iki el
biri yalnız biri coşkun iki el
sonra,
sonra beyaz bir ışık üzerinde kırmızı sular
ve tanrının sesinde senin tının var
-aydınlanmayan gecelerim nerede-

22 Mart 2016 Salı

sonsuz şiirler -1-

dahi anlamındaki de yi
dahi olmadığım için mi ayrı yazmıyorum
yoksa ben cidden yazmıyor muyum
ve gecelerin ışıkları mı senin gözünü alıyor benden
almasın!

seni gördüm kalbim daha
bir kırmızı şimdi
ayrıca ekmeklerim de sarardı
emeklerimin hiçe sayıldığı gibi
geçen bi kağıt yazdım
yırttım
çöpe de atmadım sadece yırttım
sonra yine bir ışık ama
ben karanlığa vuruldum
bir de şakak kemiğimden vuruldum
o da yetmedi hayallerimden vuruldum
boncuklu tabanca vardı
onunla da
vuruldum

- elimden bir şey gelmez bazen geceyi saçarım
buğdayların üzerine sarı buğday olur bana kırmızı -

ve taş ve kalbin ve yalnız emellerin üzerine bu kelimeler
gidişini anlatamadım bari yokluğun kalsın düz çizgilerde
ardından bir ses tüm semada hatta tüm lal dillerde
o sesi ne sen ne de tanrı biliyordu


9 Temmuz 2015 Perşembe

işte öyle bi' şey

senin üzerine açılmalı her konu
ve onların kırmızı reklamları girmemeli beynime
sevgilim,
ayrılığının keskinliği gökyüzü kadarmış
olmasa keşke.
sonra o gökyüzünden eriyip sana dokunan namert bulut
unutma, hayatın her akışı seninle

ağlamalı bir şey olsun istemiyorum böyle
ayrıca habersiz kalmamalı deniz
kendi derinliğinden

sen üzgün müsün yoksa ?
ne bu kara bulutlar gökyüzünde
canına sıkan canımı yakar bilesin
ve bilesin ellerinin durması gerektiği yeri
ayrıca o elleri tutması gerekeni

kızıllığını çamurdan alan su
senin dudaklarını mı kıskanır?
bir de senin gibi sonsuz olmak ister
ne büyük ukalalık!
akmayı bırakması da senin sakinliğinden

hani bir kere baktın ya bana
hani sonra bi' daha, bi' daha
hani güneş hemen en sevdiğin rengi giydi ya üzerine
bir de rüzgar saçlarına dokunmaya çalıştı ya
benden önce
hani ben seni şelalenin en küçük damlası gibi seviyorum ya.
önemli bir şey yok
sadece bil istedim.

29 Mayıs 2015 Cuma

yine sana yazıyorum

bu kez yolda değilim. ama ben yine sana yazıyorum. alışkanlıkları değiştirmek zor bilirsin. şimdilik otobüs oturuşuyla yazıyorum. neyse bunlar gereksiz detaylar. son zamanlar da umutlanmaya başlıyorum. bazı şeyler sana ulaşabileceğimin sinyalini veriyor. şimdi onları açıklarsam bana gülersin. bu yüzden bende kalsın. ama sana ulaşırsam açıklarım söz.

seni unutmaya çalışmak, sana ulaşmaktan daha zor. her seferinde kendimi zorla aşık ediyorum.- hatta etmeye çalışıyorum. ama olmuyor. sular durulunca sahil de bir senin limanın kalıyor ve ben yine kendimi o limana vurmuş halde buluyorum. bazen diyorum biz o şekilde ayrılmasaydık ben yine sana böyle aşık olur muydum ya da böyle özler miydim ya da her şey de seni arar mıydım? daha bu sorulara cevap bulamadım, bulunca sana söylerim. ben istemeden kalbimi mühürlüyorum sanırım. bu mühür zamanla paslanıp açılamaz hale gelecek bunu da biliyorum. gel de paslanmadan aç artık şu mühürü.

aklıma bazen öyle güzel şeyler geliyor ki. her gün seni gördüğüm, sana dokunduğum. güzel kadınların otobüse bindiği - tabii ki ben onlara bakmam.- 5'in ardından 7'nin geldiği - bilirsin ben altıyı sevmem.- tüm ağlayanların erken öldüğü - sen de ağlarsın, sen hariç.- biranın yanında fıstığın bedava olduğu - içmiyorum bak yanlış anlama- gökyüzünün maviliğini porsuk'un da aldığı - o ne öyle yeşil yeşil- Beşiktaş'ın şampiyon olduğu. Ama ne sen varsın yanımda, ne otobüsler doluyor. her an 5'in peşini kovalıyor altı ve tüm ağlayanlar daha çok yaşıyor - sen de yaşa- biradan daha pahalı fıstık ve porsuk yeşil hala. Beşiktaş desen ahhh o konuyu hiç açma! hiç bir şey istediğim gibi değil anlayacağın. ben istiyorum o olmuyor sonra ben daha çok istiyorum o daha çok olmuyor. fakat ben bekliyorum.

Ben hala yollarımın sana çıkmasını bekliyorum.

20 Şubat 2015 Cuma

sÜÇrealizm

kalkmadı inen son otobüs
Memleket dediğin tekila gibi,
Kulpu kırık bardağın içine düşen hayal
sonra yağmur yağdı yeryüzünden
Boğazını yaksa da içmek istersin
Battaniyeden çıkan parmak ucu serinliği

Ezilmiş gazoz kapağı umutsuzluğu
İçtiğim tütün gibiydin ellerimden kayan
suyun üzerinde duran bir gölyaşı
Ve yüz gram çekirdekle dolaşmak ıssız yollarda
Benden önce rüzgarın içip bitirdiği
kiralık olmamalı alabalık

beyaz olmazsa sorun vardır çatıda
Sofradaki tek dilim peynirde kalan ekmek kırıntısı
Dünyanın en güzel şeyi işemek
ve pencereden bir kuğu girdi
Kirli yastık gibi üşengeç fikirlerim,
Küçük bir filin hortumu gibi meraklı

Asfalta yapışmış sakız gibiyken
geçersin yolun yarısını yarın yolda kalırken,
Bir çakmak taşı cızırtısı olabilirdim mesela
Sokakta dolaşırken cebimdeki tek şey özgürlük
ve ses kulaklığına geldi
Kimsenin umursamadığı düşüncelerimin ışığı

Kül tablasındaki gereksiz izmaritlerde kaldı çığlıklarım
Soft paketi gibiydim ''buruşmuş, yarısı kırılmış''
'beş'imde dolaşan kirli hayaller
Kendimi tanıyamıyorum duvarın neminden
Dünyanın tek kar tanesi, sen de bir böceksin aslında
yağmur suyu sana saklanır koru diye.

şarjı olmalı her aletin, olmazsa kötü
Dünden kalan bayat tuzlu leblebi
Hepimiz hayvanız aslında insana bu övgü ne diye
nefesini üşüten rüzgara da kızarım
Şaşırma! Sensiz olmazdı bu şiir
Kaybettiğimiz şey mahremiyet.

5                              Bir Bar Filozofu                    G.U.G.A

2 Ocak 2015 Cuma

kurbağanın selamı

ateşi çıktığında bir çocuğun annesi nasıl telaşlıysa bugünler de bende de bir telaş var. sanki yeniden seni görecekmişim gibi bir his var sürekli. her bulutsuz gecenin tam kahve saatinde elimde hiç bir şey yokken birden seni özlüyorum ve elimde yine hiç bir şey olmuyor. kuru özlem dışında. -özlemim kuru ama kar sulu olmaya başladı- evimi bilmediğin halde her zil çaldığında acaba o mu geldi diye kapıya yönelmek artık yorucu olmaya başladı. çünkü evde her kapıya ben bakıyorum sırf bu yüzden. belki bir gün bir yanlışlık olur. senin yolun benim yoluma karışır. sonrası. işte sonrasını bende bilemiyorum. en son seni gördüğümü zannettiğim de -bak zannetmekten bahsediyorum düşün artık- elimde ki patates düştü ve kıpırdayamadım. -bilirsin patates çok değer veririm- bunları bulutlu bir gecenin kahve saatinde yazıyorum. elimde kalem var bu kez özlemin ellerim de değil böyle ciğerime doğru bi yerde dolaşıyor. -tercih senin tabi ben karışmam- en son ne zaman sana yazdığım bir şeyi okudun çok merak ediyorum. bunları yazarken içimde yine okumayacağını bilmenin rahatlığı var aslında. -biliyorsun ağlak aşıkları sevmem- bunun yanında okusan da hiç bir şey değişmeyeceğini bilmek gibi bir şey var o da baya acı lan. mesela neleri sevdiğini yeni yeni anlıyorum bir buçuk seneyi geçti görüşmeyeli ben bu bir buçuk yılda daha çok tanıdım seni. zaten o andan sonra bu hallere düştüm.

eskiden yürürken insanların gözünün içine bakarak gülümserdim ister istemez onlarda gülerdi sonra tüm sokak böyle boş boş sırıtan insanlarla dolardı. çünkü insanların olmasa bile sokağın mutluluğa hakkı var. ama artık öyle düşünmüyorum. ben böyle düşünmedikçe sokakta dolaşan mutlu insanlar görüyorum. -o zamanlar nerdeydiniz lan boklar- mutluluğu mutlu olanlar mı saçtı gökyüzüne. yoksa onlara da bi yerden mi bulaştı. bari kış ayında mutlu dolaşmayın. üşüyün biraz. botu su geçiren insanları düşünün. onlar için biraz daha üşüyün. bak konu yine senden saptı. kusura bakma toparlıyorum.

 geçebileceğin yerleri tahmin etmekle geçiyor son bir haftam. sokağa çıkıp iki kar da mı atmadın be kadın. ama sen örgüyü seversin senin için tam zamanı örgünün bak bunu hiç planlamamıştım. bana da bi ayrılık hırkası örsene. bi yarısı olmasın tek taraflı bir hırka. bak yine aklıma kötü günler geliyor. senin yüzünden doğduğum ayı sevmiyorum. nasıl bir hak bu. ama kendini uzaklaştırman iyi oldu. çünkü bataklığın tam ortasında olduğumu daha yeni fark ediyorum. seni de yok ederdim çamurların içinde. bak bir kurbağının sana selamı var. ''2015 sana mutsuzluk ve bok getirsin.''

9 Kasım 2014 Pazar

o da bir adam

tırnakları uzun bir adam
yatağı yere,
hayalleri gökyüzüne yakın.
her gece ulaşmaya çalışır sonsuza
yatağın en derin yerinden
ve her gece sonunu görür.
kendi aciz sonunu
korkarak uyur bu yüzden.

- içtiği şeyler bellidir. suyu çok sever mesela. yediği önünde, yemediği kürkçü dükkanında. -

okur-yazar aynı zamanda
az okuyup çok yazar
bu yüzden hep saçma yazar
aynanın rengini alır bazen
şeffaf olur.
kendi bile göremez ne olduğunu.

içinden geçenleri içinde tutar
içi çalkalanır           /    gökyüzü geçer bazen
onları hep yutar    /     karanlık olur onu da tutar
elbet o da gününü bekler
sonra, sonra belki o da
kusar.

gününü gün etmez
gününü yok eder genelde
sevinci kursağına bile gelemeden tıkanır
kirli mazisiyle
hatta koyu mavisiyle
pijaması öyle

- bir gün içmek için oturur masaya ama ortada masa bile yokken. sehpaya doldurur her şeyini. acıları sevdaları da ekler sehpanın üzerine. sonra ışığı kapatır. içkinin onu bulmasını ister. tavan her zaman beyazdır. peki ya karanlık olsa tavan ne yapar. bunu düşünür bir süre. sonra aklına çok önemli bir şey gelir belki dünyayı değiştirecek bir şey. ama hatırlamaz. dünyayı böyle kabul ettiği için hatırlamaz. üstüne bir de türkü açar Neşet babadan. o susar. düşünceleri falan her şey susar. sadece Neşetin sesi dolaşır odada. karanlığı bozan sokak lambalarıdır sadece. bir de ay tabi. bu yüzden ayı da sevmez. hemde her ayı sevmez. özellikle haziranları. -